İş arası Abant kaçamağı ve Abant’ın güzelleri..
Murat kardeşimin “geçen yıldan bu yana Abant’ı görmedim, şu aralar Abant’ı savunuyoruz ama gidemedim bir ara boşluk bulup beraber bi Abant yapalım” sözlerinin akabinde tamam ne zaman istersen gidelim hatta zamanıda şimdiden belirleyelim ve Salı günü bi kaçamak yapıp bi Abant havası alalım ve şuan ne durumda bir görelim diyerek sözleştiğimizde Takvim yaprağı 24 Nisan Cumartesiyi gösteriyordu. Akşam yemek sohbeti arasında bu konu geçmiş ve hemen tarihi netleştirmiştik.
Pazar tatili ve Hafta başının vermiş olduğu yoğunluğun üstüne salı sabahı saat 08:00 gibi göl kıyısında kadim dostum Murat ile buluştuk. Hafta içi olması hasabiyle etraf birhayli sessiz ve olta atan oltacı sayısıda düşüktü.
Bizde uygun bir yere araçlarımızı çekerek hemen takımları kuşandık. Sonrasında ilk bulduğumuz boşluktan sazların önüne Kastmasterlarımızı düşürdük. Hem at-çek yapıyor hemde laflıyorduk ki fazla vakit geçmeden oltamın ambreyajının (kalama) sesiyle her ikimizde irkildik. Ne oluyor demeye kalmadan olta bir yandan suyu selamlıyor bense makinenin ambreyajının müsade ettiği aralıklarla balığı kıyılamaya çalışıyordum. Hatta bi ara Murat kardeşim kepçe getireyimmi dediğinde çok büyük değildir herhalde kıyılayalım bakarız dememle balık göründü. Öyle güzel ihtişamı vardı ki yaşdığımız adrenalininde etkisiyle mest olmuştuk. Murat kardeşimin kıyıdan eli ile balığı kavramasıyla rahatlamış ve yüzlerimiz gülmeye başlamıştı. Ölçtüğümüzde 44 cm lik bir Abant alası idi. Balığı fazla hırpalamadan resimlediğimizde anladık ki kısa sürelide olsa avımız bereketli olacaktı.
Bu heyecan ve adrenalin tufanının akabinde farklı yerlerde birkaç atış daha yapıp yerdeğiştirdiğimiz bir anda murat kardeşimin abi vurdu demesi ile o balığı çekerken benim fotoğraf makinasını elime almam sonucu 29 cm lik bir Abant alasınıda fotoğraflamış olduk. Sonrasında ise başka vuruş almadık ama yüzler gülüyordu.
Ava mola verdik ve güzel bir çay demledik. Çay ile beraber hem sohbet ediyor hemde öçayın yanında eşimin hazırladığı aparatif sanviçleri atıştırıyorduk.
Çay molası bitip oltaları elimizie aldık. Kıyı köşe birkaç atış daha yaptık. Sonrasında yavaş yavaş toparlanalım diye düşündüğümüz sırada sağlam bir vuruş aldım ve 32 cm lik bir Abant alası daha objektifin karşısında poz veriyordu.
Vakit öğleye yaklaşmıştı. Artık oltalarımızı toparladık ve içler acısı Abantı seye koyulduk. Öğle saatlerine kadar pek işmakinesi yoktu faal ama girişte kanalizasyon için çalışmalar devam ediyordu. Etrafı biraz turladık ve sonrasında Murat kardeşimle vedalaşıp o Mudurnu istikametine ben ise Bolu istikametine yöneldim. Dönüşte gazinonun yanında bir arkadaşımı gördüm. Selamlaşmak için yanında durdum kısa muhabbet sonrası sen olta atmıyormusun dedi. Yok gidiyorum desemde “çay demleniyor iki bardak çay iç bana eşlik et” demesiyle çayı yudumlamaya başladım. Su kıyısında durup olta atmamak ise elde değildi ve dayanamayıp mepps ile ağaçların altına birkaç atış yaptım ve 25 cm lik bir Abanticusu kıyıladım. Sonrasında işyerinden gelen telefon ile Boluya döndüm ve üzerimi değiştirerek Dünya Meşakkatinin altına boynumu uzattım.
Güzel geçen hafta içi kaçamağı için kadim dostum Murat’a ve bize gösterdiği misafirperverliğinden dolayı Abant’a ne sonzuz teşekkürler.
Abanat’ın değerini bilip ona değer verenler olarak, hepimizin aynı güzellikleri yaşayabilmesi umuduyla RASTGELSİN..
27.04.2010